Diyarbakır'daki Davanın Ardındaki Sessizlik ve Toplumsal Dönüşüm İhtiyacı
01.01.2025 08:09
Diyarbakır'daki dava sonuçları, toplumda derin bir huzursuzluk yarattı. Cezalar, yaşanan trajediyi telafi edemedi. Bu durum, toplumsal dönüşüm ihtiyacını ortaya koyuyor.

Diyarbakır'daki Davanın Ardındaki Sessizlik ve Toplumsal Dönüşüm İhtiyacı

Diyarbakır’daki dava sonuçlandı; ancak verilen cezalar, toplumda derin bir huzursuzluk yarattı. Cezalar, yaşanan trajediyi telafi edemediği için halkın vicdanında bir boşluk oluştu. Bu dava, sadece bir ailenin değil, bir toplumun vicdan muhasebesine dönüşmelidir. Adalet sistemi, en ağır cezaları vermiş olabilir; fakat halk, yaşananların ağırlığını hissetmektedir.

Anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve amca Salim Güran’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Nevzat Bahtiyar’a ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ancak bu cezalar, yaşanan korkunç olayı telafi etmek için yetersiz kaldı. Hayatı elinden alınmış bir çocuğun hakkını hiçbir ceza geri veremez.

Adalet ve Vicdan Arasındaki Fark

Adalet bir mahkeme salonunda, yasalara göre tecelli eder. Ancak vicdanlarda adalet, çok daha karmaşık bir şeydir. Mahkeme, ağırlaştırılmış müebbet gibi en sert cezaları verdiğinde bile insanlar hissettikleri boşluğu dolduramıyor. Bu durum, toplumda derin bir huzursuzluk yaratmaktadır.

Narin’in ölümünün ardında hâlâ tam açıklanamamış detayların olduğu hissi, bu boşluğu daha da derinleştiriyor. Belki de bu, cezaların yetersizliğinden değil; yaşanan vahşetin insan aklının alabileceğinin ötesinde olmasından kaynaklanıyor. Bir köyde, bir evde, bir ailede bu denli bir trajedi yaşanabiliyorsa, hepimizin bunu sorgulaması gerekiyor.

Toplumsal Dönüşüm İhtiyacı

Toplum olarak çocuklarımızı nasıl koruyamadık? Hangi değerlerimizi kaybettik ki, bir çocuk ailesinin ellerinde bu kadar yalnız ve savunmasız kaldı? Hukuk, geçmişteki bir olayı cezalandırabilir ama gelecekte benzer olayların yaşanmaması için yeterli değildir. Bizim asıl ihtiyacımız olan, çocuklarımızı bu tür trajedilerden koruyacak bir toplumsal dönüşümdür.

Aile içi şiddeti, çocuk istismarını, eğitimde ve sosyal hayatta çocukların yalnız bırakılmasını önleyecek adımları atmadıkça, Narinlerin hikayesi ne yazık ki tekrar yaşanabilir. Tavşantepe köyündeki o sessizliğin aksine toplumsal bir çığlığa ihtiyacımız var. Bu dava, sadece bir ailenin değil, bir toplumun vicdan muhasebesine dönüşmelidir.

Sonuç ve Gelecek

Belki de insanlar, “Müebbet cezalar yetmiyor” derken şunu da söylüyor olabilir: “Daha güçlü yasalar, daha etkili koruma mekanizmaları, daha güvenli bir toplum istiyoruz.” Bu talepler, toplumun adalet arayışının bir yansımasıdır. Adaletin sağlanması, yalnızca mahkeme kararlarıyla değil, toplumsal bir dönüşümle mümkün olacaktır.

Sonuç olarak, Diyarbakır’daki bu dava, sadece bir mahkeme süreci değil, aynı zamanda toplumun geleceği için bir dönüm noktasıdır. Cezalar, yaşanan acıyı telafi edemez; ancak toplumsal dönüşüm, benzer trajedilerin önüne geçebilir. Bu nedenle, toplum olarak bu konuyu derinlemesine sorgulamak ve çözüm yolları aramak gerekmektedir.

Bize Ulaşın